رغم الصعوبات طفل
هل من الممكن التدريب؟
الصفحة 15
Unsere Schwesterseiten / Kardeş Şitelerimiz : https://www.tekvandoakademisi.com/ https://www.risaleinurakademisi.com/
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sorulan bir çok
konunun cahiliyiz
Bizim bu tavrımızı hisseden
çocuklarımız da soru
sormaktan korkuyor.
Sordular diyelim,
verecek cevabımız var mı ?
Yok.
Çünkü sorulan soruların
çoğunun cevabını bilmiyoruz.
Mesela 1 :
Abdestin vaciblerini
sayabilir misiniz ?
Mesela 2 :
Üç çocuğunuz var.
Birincisi
benim yaşımın ilk
rakamı yaşındadır.
İkincisi
benim yaşımın ikinci
rakamı yaşındadır.
Üçüncüsü
bu iki rakamın toplamı yaşındadır.
Hiçbirinin yaşı aynı olmadığına göre ve
hepimizin yaşları toplamı 45 ise
benim yaşım kaçtır?
Dersimize
çalışmadığımızı söylerken
işte bunu kastettim.
devamlı okumayan,
düzenli araştırmayan,
dinlemeyen anne-babalarız.
Çocuklarımızın sorularını
nasıl cevaplandıralım ?
İşte o zaman,
ya işmizi bahane edip,
cevabı sonsuza
dek erteleriz;
ya kem- kümlerle
geçiştirmeye çalışırız,
ya da anne-babalık
otoritesine sığınıp
çocuğu azarlamak
suretiyle, sustururuz:
hepsi de çok yanlış...
https://www.milliyet.com.tr/egitim/dunyanin-en-zor-sorusu-zihinleri-zorlayan-en-zor-sorular-ve-cevaplari-nelerdir-6738164
Her gün anne-babalardan
bir sürü telefon alırım :
Veliler çocuklarını
şikayet ederken,
farkına varmadan
kendilerini anlatırlar.
Kimi çocuklarının
zevzekliğinden,
kimi uyumsuzluğundan,
kimi tembelliğinden yakınır.
Çocuklarını anlatırken,
farkında olmadan,
kendilerini anlatırlar.
Çocuklarını şikayet ederken,
bir bakıma kendilerini
şikayet ederler.
Sizler kendinizi
eğitmezseniz , ...
Çocuklarımız kendiliğinden
mi iyi yetişecek ?
Anlatmaya çalışıyorum ki,
anne-babanın,çocuklarına
örnek olmak gibi
bir yükümlüğü var.
Çoğu ana-babalar, bunu
kabullenmeye yanaşamazlar.
Kendilerini ciddi bir eğitim
programına tabi
tutmak istemezler.
Çünkü sorumluluk
yüklenmeyi sevmeyiz.
İsteriz ki her istediğimiz,
kendiliğinden oluversin.
Çocuklarımız
kendiliğinden iyi yetişsin.
Okul veya cami yetiştirsin.
Ya da devlet yetiştirsin.
Anna-babalık
sorumluluğundan kaçmanın
cazip yollarından biri de,
çocuk yetiştirme mükellefiyetini
devlete devretmektir.
Bir anlamda annelik,
ya da babalık görevini
devretmek gibi bir şey.
Bu tür anne-babalar,
çocuklarını iyi
yetiştirememenin
tüm günahını çevreye
veya sisteme,
yani devlete yükler.
Çocukların iyi
yetiştirilmesi için de,
toplumun / sistemin
değişmesi gerektiğini
savunurlar.
Çare olarak da siyasi
yoldan, devlete hakim
olmayı önerirler.
Sisteme rağmen
insan yetiştirmek
Güzel de siyasi yoldan
devlete hakim olacak
veya Japonyadaki gibi işin
önemini bilen yöneticileri
kaliteli insanları nerede
yetiştireceksiniz /
üreteceksiniz ?
Eğer bu insanlar mevcutsa,
demek oluyor ki
bozuk ”sisteme rağmen”
insan yetiştirmek
mümkündür.
Nitekim Nemrud sisteminde
Hz. İbrahim A.S. ,
Firavun sisteminde
Hz. Musa A.S. ,
Roma sisteminde
Hz. İsa A.S. ,
Ebu Cehil sisteminde
Hz. Muhammed A.S.M.
yetişmiştir.
(Hepsine selam olsun)
Sistem değişecekse değişir.
Ama değişene kadar
oturup çocuklarımızın
yetişmesini bekleyemeyiz.
O zamana kadar çocuklarınıza
emek verip kendiniz
yetiştireceksiniz.
Bunun yolu da kendini
eğitmekten geçer.
Bunun başka yolu yok,
kolayı da yok.
Çocuğunuzu karşınıza alıp
” Şunu seyretme ” ,
“ Şöyle yapma ”,
“ böyle filmlere bakma ” ,
“ Şöyle yapma ”,
diye öğüt vermek yerine
yapmasını istemediğinizi
yapmayarak,
yapmasını istediğinizi
yaparak
örnek olacaksınız.
Kitap okuyorsanız, çocuğunuzdan
kitap okumasını istemeye hakkınız var.
Anne-baba olmak
kolay degil !
Bir kere, anne ya da
baba oldunuz mu,
artık istifa etmeniz de
mümkün değil.
Ölene kadar görevinizi
sürdüreceksiniz.
Kendinizi çocuklarınıza
vereceksiniz.
Tüm davranışınızı kontrol
altında tutacaksınız.
Hep sorumlu
davranacaksınız.
Sık sık kendinizi
hesaba çekeceksiniz.
Kesinlikle işin kolayına
kaçmayacaksınız.
“ İşin kolayı “ derken bazı
olumsuzlukları çocuklara
sözle yasaklamak
“ işin kolayıdır ” .
Eğer televizyonda ki
bir filmi
çocuklarınızın
seyretmemesini
istiyorsanız
siz de seyretmeyeceksiniz.
Yoksa çocuğunuza dönüp,
“bu filmi seyretme” demek
bir anlam taşımaz.
Bir de çocuğunuzun
seyretmesini istemediğiniz
bir filmi sizler rahatça
seyredebilmeniz için,
veya cep telefonunuzla
meşgul olabilmeniz için
çocuğu ders çalışmaya,
ve yahut yatmaya zorlamak,
aile içinde öyle bir
güvensizlik ortamı
meydana getirir ki,
gelecekte vahim
sonuçlar doğurur.
Sonuç:
Çocuklarımızın, olmasını
istediğimiz gibi olmalıyız.
Her çocuk önce ana
babasını model alır.
Onları taklit eder.
Ana-babasına
benzemeye çalışır.
Önce anne-baba
olarak şunu sormalıyız
kendimize :
” Çocuklarımız için iyi
bir model miyiz ? ”
Cevabı dürüstçe verelim.
Çoğumuz iyi örnek değiliz.
İstesek de olamayız.
Çünkü okumuyoruz,
ögrenmeye çalışmıyoruz;
sadece dededen
kalma metodları
“terbiye metodu”
sayarak, uyguluyoruz.
Çocuklarımızın,
nasıl olmasını istiyorsak,
evvela kendimiz,
öyle miyiz ?